İmam Hamenei'nin Bağlantısızlar Zirvesi Konuşması (Tam Metin)
49, Москва, Россия



04.09.2012, 02:57:15




İmam Hamenei'nin Bağlantısızlar Zirvesi Konuşması (Tam Metin)İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamenei'nin Tahran'da düzenlenen Bağlantısızlar Zirvesinde yaptığı tarihi konuşmanın metni.


Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,

Bütün övgüler, hamd, dünya ve ahiretin Rabbi olan Allah’adır, salat ve selam emin Peygamberinin ve O’nun pak evlatlarının, seçilmiş sahabelerinin, bütün peygamberlerin ve evliyaların üzerine olsun.

Saygıdeğer konuklara, liderlere, Bağlantısızlar Hareketi’nin üyesi devletleri temsil eden heyetlere ve bu uluslararası toplantının bütün katılımcılarına hoşgeldiniz diyorum.

Bugün burada Allah’ın inayeti ve yardımıyla bu hareketi sürdürmek, dünyadaki gelişmeler üzerine yaşanan ihtiyaca binaen yeni bir canlılık ve hareket kazandırmak için toplandık.

Bağlantısızlar Hareketi yaklaşık 60 yıl önce, yaşadıkları zamanın koşullarının farkında olan ihtiyatlı ve sorumlu yöneticilerinin zekâsı, duyarlılığı, cesareti sayesinde kuruldu.

Konuklarımız buraya farklı coğrafi bölgelerden, uzaktan ve yakından geldiler. İdeolojik, kültürel, tarihten miras aldıkları özelilkleriyle farklı millet ve ırklara mensuplar. Bağlantısızlar Hareketi’nin kurucularından biri olan Ahmed Sukarno’nun da 1956’daki meşhur Bandung Konferansı’nda dediği üzere Bağlantısızlar Hareketi’nin kuruluş temeli coğrafi, ırksal ya da dinsel bir birlik olmaktan ziyade ihtiyaç duyulan bir birlik olmasındandır.

O zamanın Bağlantısızlar Hareketi’nin liderleri kendilerini otoriter, zalim ve açözlü şebekelerine karşı koruyacak bir dayanışmaya ihtiyaç duyuyorlardı. Bugün hegemonya araçlarının gelişmesi ve yayılması nedeniyle bu ihtiyaç hala sürüyor.

Başka bir gerçeğe dikkat çekmek istiyorum. İslam bize insanoğlunun ırk, dil ve kültürlerindeki farklılıklara rağmen aynı doğaya sahip olduğunu öğretti. İslam onları saflığa, adalete, iyi niyet, merhamet ve dayanışmaya çağırıyor.

Bu evrensel insan doğasıdır; yanlış dürtülerle uzak ve güvende tutulursa bu doğa insanoğlunun tek tanrıya iman etmesinde rehberlik eder. Allah’ın yüce mahiyetini kavramaya yardımcı olur.

Bu parıldayan hakikat, özgür ve gururlu toplumları oluşturma kabiliyetini hazidir. Aynı zamanda adalet ve ilerlemenin tadına varır. Maneviyatın ışığını bütün maddelere saçar; insanoğlunu teşvik eder mve insanoğlu için bütün dünya cennetlerinin ötesinde ilahi dinlerin vaat ettiği bir yaratır. Bu evrensel ve ortak hakikat ise tarihi birikimleri ve coğrafi yerleri yapıları birbirine benzemeyen milletler arasında kardeşçe dayanışmayı oluşturacak hakikattir.

Uluslararası dayanışma bu türden bir hakikat üstüne kurulursa, hükümetler birbirleriyle olan ilişkilerini korku, tehdit, açgözlülük ve tek taraflı çıkarlar üzerine ya da sahtekârların arabuluculuğu ve satın alınabilir kişiler üzerine inşa etmeyecekler fakat ortak bir menfaate ve daha da önemlisi insanlığın çıkarı üzerine inşa edecekler.

Bu yolla hükümetler uyanmış vicdanlarını rahatlatabilir ve vatandaşlarının kafalarındaki soruları giderebilirler. Bu ideal düzen son yüzyıllarda hegemonik Batılı güçler ile baskıcı ve saldırgan Amerika tarafından bugün desteklenen, propagandası yapılan ve yürütülen hegamonik düzenin tam zıttıdır.

Sevgili konuklar, yaklaşık 60 yıldan sonra, Bağlantısızlar Hareketi’nin ana fikirleri olan sömürgecilik karşıtlığı, politik, ekonomik ve kültürel bağımsızlık, güç gruplarıyla işbirliği yapmama ve üyeleri arasında bütünlüğü ve işbirliğini geliştirme hala canlı ve istikrarlı.

Bugünün dünyasının gerçekleri bu değerlerinin gerisine düşüyor fakat külli irade ile kuşatıcı çabalar bu gerçeklikleri aşacak ve bu fikirleri somutlaştıracak. Bu fkirler bütün meydan okumalar karşıısnda umut verici ve tatminkâr.

Yakın geçmişte, Soğuk Savaş dönemi politikalarının ve ardından tek taraflı politikaların çöktüğüne şahit olduk. Bu tarihi tecrübelerden dersini almış olarak dünya yeni bir uluslararası düzene ilerliyor, Bağlantısızlar Hareketi ise bu yeni süzende yeni bir rol oynayabilir ve oynamalıdır.

Bu yeni düzen halk katılımcı ve bütün milletler için eşit haklar üzerine bina edilmelidir. Bu hareketin üyeleri olarak bizim birlikteliğimiz bu çağda yeni dünya düzeninin kurulması için bir gerekliliktir. Ne yazık ki küresel gelişmelerin genel durumu, geleneksel güç birliklerinin, farklı ekonomik, sosyal ve politik kökenden medeniyetler, kültürler ve yeni ülkelerle yer değiştireceği çok yönlü bir sistemin habercisi.

Son 30 yıldır şahit olduğumuz çarpıcı olaylar yeni güçlerin yükselişinin geleneksel güçlerin gerileyişiyle eş zamanlı olduğunu açıkça gösteriyor. Kademeli olarak gerçekleşen bu güç değişimi bağlantısız ülkelere dünya sahnesinde önemli ve değerli bir rol bahşediyor ve adamakıllı katılımcı küresel bir idareye zemin hazırlıyor.

Birçok değişik bakış açıları ve eğilimler karşısında bu hareketin üyeleri olarak biz birliğimizi ve bağımızı uzunca bir süre müşterek fikirler çerçevesinde korumayı başardık. Bu ise hiç de küçümsenecek bir başarı değil. Bu bağ insani bir düzene geçmek için zemin teşkil edebilir.

Güncel küresel şartlar Bağlantısızlar Hareketi’ne bir daha yakalanmayacak bir fırsat veriyor. Dünyanın dümeninde birkaç Batılı gücün dikdatöryal iradesinin olmaması gerektiği görüşündeyiz. Uluslararası ilişkileri ele alırken katılımcı bir küresel ve ekonomik sistemin yerleşmesi mümkün olmalıdır.

Bu haddi aşan birkaç hegamonik ve zorba gücün dolaylı ya da doğrudan zararına maruz kalmış bütün ülkelerin ihtiyacıdır. BM Güvenlik Konseyi mantıksız, adaletsiz ve tamamen demokrasiden yoksun bir yapı ve mekanizmadır. Bu köhnemiş, modası geçmiş ve son kullanım tarihi dolmuş diktatörlüğün bir çeşididir.

Bu sömürgeci mekanizmayı kullanarak ABD ve müttefikleri zorbalıklarını soylu kavramlar aldında gizliyor ve bunları dünyaya dayatıyorlar. Batı’nın menfaatlerini “insan hakları” adı altında kolluyorlar. Diğer milletlere "demokrasi" adına askeri müdahalelerde bulunuyorlar.

Kasaba ve şehirlerde “terörizmle mücadele”bahanesiyle bomba ve silahlarıyla savunmasız insanları hedef alıyorlar. Onlara göre insanlık birinci, ikinci ve üçüncü sınıf vatandaşlıklara bölünmüştür. Asya’da, Afrika ve Latin Amerika’da insan hayatı ucuzdur. Amerika ve Batı’da ise pahalıdır. Amerike ve Avrupa’nın güvenliği önemli addedilirken insanlığın geri kalanının güvenliği önemsizdir onlar için. İşkence ve suikastlar Amerika, Siyonistler ve onların kuklaları tarafından yapıldığında tamamen görmezden gelinir ve müsaade edilebilir.

Farklı kıtaların değişik bölgelerindeki gizli hapishaneler onların vicdanlarını sızlatmaz. Buralardaki savunmasız mahkumların yasal bir temsilcileri yoktur ve hakim karşısına çıkmamışlardır. En hain ve tiksindirici şekilde muamele görürler.

İyi ve kötü tamamen tak yanlı ve ihtiyari olarak tanımlanır. “Uluslarası hukuk” kisvesi altında kendi çıkarlarını dünya milletlerine dayatırlar. Kendi baskıcı ve yasa dışı ifadelerini “uluslararası toplum” adıyla mecbur kılarlar. Özel ve planlı medya ağlarını kullanarak yalanlarını hakikat, sahtreliklerini gerçek ve zulümlerini adaleti getirme çabaları olarak sunarlar. Buna karşın hilelerini ortaya çıkaran her doğru açıklamayı yalan olarak yaftalar, her türlü yasal isteği ise düzenbazlık olarak etiketlerler.

Arkadaşlar, bu kusurlu ve zararlı durum daha fazla devam ettirilemez. Herkes uluslararası yapının bu arızasından yıldı. Yüzde 99 Hareketi Amerikalıların servet ve güç odaklarına karşı, Batı Avrupa’daki halkların hükümetlerinin ekonomik politikalarını protestoları ise insnaların bu duruma daha fazla tahammül edemeyeceğini gösteriyor. Bu akıl dışı durumu iyileştirmek gereklidir. Bağlantısızlar Hareketi’nin üye ülkeleri arasındaki dirayetli, mantıklı ve kuşatıcı bağlar bir çare bulunması ve uygulamaya konulması yönünde muazzam bir etki yapabilir.

Değerli dinleyiciler,

Uluslararası barış ve güvenlik bugünün dünyasının kritik sorunları arasında, ölümcül silahların ve toplu yıkımların önlenmesi ise acil bir ihtiyaç ve evrensel bir taleptir. Bugünün dünyasında hiçbir ayrım gözetmeksizin güvenlik ortak bir ihtiyaçtır. Silah depolarında insanlık karşıtı silahlarını depolayanlar kendilerini küresel güvenliğin bayraktarı olarak tanıtma hakkına sahip değiller.

Şüphe yok ki bu onlara da güvenlik getirmeyecek. En büyük silah depolarına sahip ülkelerin bu ölümcül silahları askeri doktrinlerinden çıkarmak için ciddi ve samimi bir eğilim beklemek neredeyse imkânsız.Onlar hala bu silahları tehditleri def eden araçlar, politik ve uluslararası duruşlarını tanımlayan önemli göstergeler olarak görüyor. Bu algı tamamıyla reddedilmeli ve ayıplanmalıdır.Nükleer silahlar ne güvenliği ne de politik gücü garantilemekten ziyade güvenlik ve politik gücün tehdidir.

1990’larda meydana gelen olaylar bu türden silahlara sahip olmanın eski Sovyetler birliği örneğinde olduğu gibi rejimi dahi koruyamayacağını gösterdi. Bugün bizler atom bombalarına sahip olmalarına rağmen ölümcül güvensizlik dalgalarına mazur kalan belirlil ülkeler olduğunu görüyoruz.

İran İslam Cumhuriyeti nükleer, kimyasal ve benzeri silahları büyük ve affedilemez bir gübah olarak görüyor. Biz “Nükleer silahlardan arınmış bir Orta Doğu” fikrini önerdik ve buna bağlı kaldık. Bu barışçıl nükleer güce sahip olma hakkımızdan ve nükleer yakıt üretiminden vazgeçme anlamına gelmiyor.

Uluslararası kanunlar temelinde, nükleer enerjinin barışçıl kullanımı her ülkenin hakkıdır. Herkes ahlaki açıdan sakıncası olmayan bu enerji kaynağını kendi ülkeleri ve insanlarının hayati menfaatleri için kullanabilir. Bu hakkı uygulamak için diğerlerine bağımlı olmasına da gerek yoktur.

Bazı Batılı ülkeler nükleer silahlara sahipler ve bu yasa dışı faaliyetten dolayı suçlular. Nükleer yakıt üretimini tekellerine almak istiyorlar. Nükleer yakıt üretimi ve satışı alanında daimi bir tekel oluşturma amacıyla el altından yürütülen bazı işler var. Bu hareketler uluslararası görünüyor fakat birkaç Batılı ülkenin kontrolü altındalar.

Çağımızın acı bir ironisi de en geniş ve ölümcül nükleer silahları ve diğer kitle imha silahlarını depolayan ve bu silahların kullanımı nedeniyle suçlu tek ülke olan Amerikan hükümetinin bugün nükleer silahsızlanma karşıtlığını savunmada öncülük talebidir.

Amerika ve Batılı müttefikleri gaspçı Siyonist rejimi nükleer silahlarla silahlandırdı ve bu hassas bölgede büyük bir tehdit yarattı. Bununla beraber bazı hilekâr gruplar nükleer enerjinin bağımsız ülkelerce barışçıl kullanımına tahammül edemiyorlar. Hatta bütün güçleriyle radyofarmasotik (kanser tedavisi ilacı) amaçlı ve diğer barışçıl ve insani amaçlar taşıyan nükleer yakıt üretimine karşı çıkıyorlar.

Bahaneleri ise nükleer silahların üretilmesi korkusudur. İslam Cuhuriyeti İran’ın vakasında ise, kendileri yalan söylediklerini biliyorlar fakat politikalarla desteklenmiş yalanlar en ufak bir manevi iz taşımıyor. 21. yüzyılda nükleer tehditler savuran ve utanç duymayan birisi yalan söylemekten mi utanç duyacak? İslam cumhuriyetinin hiçbir zaman nükleer silahların peşinde olmadığını vurgularım ve hiçbir zaman da nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanımın hakkından geri adım atmayacak.

İlkemiz: “Nükleer enerji herkes için fakat nükleer silahlar kimse içindir”. Bu iki ahlaki öğreti üzerinde ısrarcıyız ve beli başlı Batılı ülkelerin Nükleer Silahsızlanma Anlaşması çerçevesinde nükleer enerji üzerindeki tekellerini kırmak, Bağlantısızlar hareketi üyeleri dahil bütün bağımsız ülkelerin yararınadır.

İslam Cumhuriyeti’nin Amerika’nın ve müttefiklerinin zorba ve kuşatıcı baskıları karşısında direniş zaferi, birlik ve kararlık içinde olan bir milletin bütün hısımlık ve düşmanlıkların üstesinden gelebileceği ve yüce emellerine ulaşmada şerefli bir yol açacağı sarsılmaz bir kanaat oluşturmuştur.

Son 20 yılda, uluslararası gözlemciler tarafından defalarca incelenen ülkemizde kaydedilen kapsamlı ilerlemeler herkesin göreceği gerçeklerdir. Bütün bunlar yaptırımlar, ekonomik baskılar altında, Amerika ve Siyonistlerle bağlantılı şebekelerce gerçekleştirilen propagandalara rağmen altında gerçekleşti.

Bu yaptırımlar fındıkkabuğunu doldurmayacak yorumcular tarafından “felç edici” olarak değerlendirildi fakat bizi felç edemediler ve edemeyecekler. Aksine adımlarımızda istikrarlı olmamızı sağladılar. Azmimizi arttırdılar ve analizlerimizin doğruluğu ve milletimizin doğasından gelen yetkinliği noktasında güvenimiz perçinlediler. Bu meydan okumalar karşısında ilahi inayetin bizimle olduğuna defalarca şahit olduk.

Değerli misafirler,

Bölgemize dair fakat bölgemizin sınırlarını da aşan, küresel politikaları yıllarca etkileyen çok önemli bir konuda konuşmayı gerekli görüyorum.

Bu konu Filistinlilerin kahredilmesidir. Bu sorunun hulasası, 1940’larda İngiltere’nin yönettiği korkunç bir Batı oyunu üstüne kuruludur. Filistin adıyla anılan net tarihi bir kimliğe sahip bağımsız bir ülke olan Filistin, Filistinlilerin elinden silah zoruyla, katliam ve hileyle alındı. Çoğunluğu Avrupalı ülkelerden getirilmiş bir grup insana verildi.

Bu büyük gasp, başta kasaba ve köylerdeki savunmasız insanların soykırımı, evlerinden ve anavatanlarından sınır ülkelere sürülmeleriyle gerçekleşti. Benzer cinayetlerle bugüne kadar yani 60 yıldan fazla sürdü. Bu insan toplumunun en önemli sorunlarından biridir.

Gaspçı Siyonist rejimin siyasi ve askeri liderleri, bu süreçte, insanların öldürülmesinden evlerinin ve çiftliklerinin yıkılmasına, kadınlar, erkekler ve hatta çocukların tutuklanıp işkence görmesine, milletin aşağılanmasına ve hakirlenmesine, yok edilerek haram yiyen Siyonist rejimin midesinde hazmedilmesine, Filistin ve komşu ülkelerde milyonlarca mültecinin yaşadığı mülteci kamplarına saldırıya varıncaya kadar hiçbir katliamdan kaçınmadılar. Sabra ve Şatilla, Han ve der Yasin gibi isimler bölgemizin hafızasında yerini mazlum Filistinlerin kanlarıyla kazındı.

Bugün bile 65 yıl sonra şimdi bu çeşit katliamlar acımasız Siyonist dalgalarca işgal edilen topraklarda kalan Filistinlere görülen muameleyi hatırlatıyor. Ardı ardına yeni katliamlar yapıyor ve bölgede yeni krizler çıkartıyorlar. Anavatanlarını ve onurlarını savunmak, çiftliklerinin ve evlerinin yıkılmasını protesto etmek için kalkışan gençlerin tutuklanması, yaralanması ve öldürülmesi haberlerini okumadan geçtiğimiz bir gün yok.

Suikastlar yapan, yıllarca savaş kışkırtıcılığı yaparak çatışma ve katliamlara yol açan, insanları öldüren, Arap topraklarını işgal eden, bölgede ve dünyada devlet destekli terör faaliyetlerinde bulunan, kendi haklarını savunmak için ayaklanan Filistinlileri terörist olarak damgalayan Siyonist rejimdir.

Siyonistlere, Batı’ya ve finanse edilmiş medyaya ait haber ağları etik değerler ve gazetecilik ilkelerini zedeleyerek bu büyük yalanı defalarca tekrarlar. İnsan haklarını savunduklarını söyleyen siyasi liderler ise bütün suçlar karşısında gözlerini kaparlar ve bu suçlu rejimi utanmadan ve açıkça savunarak onların avukatlığını üstlenirler.

Bizim bakış açımıza göre Filistin Filistinlilere aittir ve Filistin işgalinin sürdürülmesi muazzam ve kabul edilemez adaletsizlik, dünyanın huzur ve asayişine büyük bir tehdittir. Batılılar ve yandaşları tarafından “Filistinlilerin problemini çözmede” önerilen ve takip edilen bütün çözümler yanlış ve başarısız oldu ve gelecekte de öyle olacak.

Biz tamamen adil ve demokratik bir çözüm öne sürdük. Halen Filistin vatandaşı olan ve başka ülkelerde mülteci konumunda yaşayıp Filistin kimliğini taşıyan Müslüman, Hıristiyan ve Yahudiler titizlikle ve güvenlik içinde yönetilecek bir referanduma katılma ve kendi ülkelerinin politik sistemlerini tayin etmede yer almalıdır.

Yıllardır sürgünde eziyet çeken bütün Filistinliler ülkelerine dönmeli ve referanduma katılmalı, sonra da bir anayasanın yapılması ve seçimlerin tertiplenmesinde pay almalıdır. Barış o zaman inşa edilebilir. Şimdi de daima Siyonist rejimi savunma ve destekleme taraftarı olan Amerikalı siyasetçilere iyi niyetli bir tavsiye sunmak istiyorum.

Bugüne kadar bu rejim size sayısız sorunlar açtı. Bölge insanlarının gözünde nefret imajıyla görünmenize neden oldu ve gaspçı Siyonistlerin suçlarının ortağı olarak algılanmanıza yol açtı. Bunun Amerikan hükümeti ve vatandaşına maddi ve ahlaki faturası sarsıcıdır, bu böyle giderse fatura gelecekte daha da ağır olacaktır.

İslam Cumhuriyetinin referandum önerisi üzerine düşünün ve cesaretli bir kararla kendinizi hâlihazırdaki imkânsız durumdan kurtarın. Şüphesiz ki bölge insanları ve dünyanı özgür düşünürleri bu tedbiri olumlu karşılayacak.

Değerli konuklar,

Şimdi başlangıçtaki noktaya dönmek istiyorum.

Küresel koşullar hassas ve dünya hayati bir tarih kavşağından geçiyor. Yeni bir düzenin doğması bekleniyor. Bağlantısızlar Hareketi dünya halklarının üçte ikisini içeriyor ve geleceği şekillendirmede önemli rol oynayabilir.

Bu büyük konferansın Tahran’da gerçekleştirilmesi bile başlı başına dikkate alınması gereken önemli bir olaydır. Kaynaklarımızı ve yetkinliklerimizi birleştirerek dünyayı güvensizlik, savaş ve hegemonyadan kurtaracak yeni ve tarihi bir ve uzun vadeli rol yaratabiliriz.

Bu hedefe birbirimizle gireceğimiz yoğun işbirliği sayesinde ulaşabiliriz. Aramızda çok varlıklı ve uluslararası alanda nüfuz sahibi olan birçok ülke var. Sorunlara ekonomik ve medya işbirlikleriyle ve bize ilerleme kaydettirecek tecrübeler edinerek çözümler bulmamız tamamıyla mümkün.

Kararlılığımızı pekiştirmeliyiz. Hedeflerimize sadık kalmalıyız. Bize çıkıştıklarında zorba güçlerden korkmamalı ya da gülümsediklerinde sevinç duymamalıyız. Allah’ın iradesinden ve yaratılışın kanunlarından kuvvet almalıyız.

20 yıl önce komünist cepheye ne olduğunu görüp ondan dersler almalıyız. Zamanımızdaki sözde “Batılı liberal demokrasi”nin yanlışlarından da ders çıkarmalıyız. Bu yanlışların işaretleri herkes tarafından Avrupa sokaklarında ve Amerika’da ve bu ülkelerin içinden çıkılmaz ekonomik sorunlarında görülebilir.

Ve son olarak bölgedeki İslami Uyanış’ı ve Kuzey Afrika’daki daha önce Amerika’ya bağlı ve Siyonist rejimin suç ortakları diktatörlerin düşüşünü büyük bir fırsat olarak ele almalıyız. Küresel idarede Bağlantısızlar Hareketi’nin “politik üretkenliği”ni olgunlaştırabilir, bu yönetimde değişikliği amaçlayan tarihi bir belge hazırlamayı ve yönetimsel araçlarını sağlamayı hedefleyebiliriz. Etkili ekonomik bir işbirliği için çalışabilir ve aramızdaki kültürel ilişkiler için örnekler belirleyebiliriz. Şüphesiz ki bu hedefleri gerçekleştirmede bu organizasyon içinde etkin ve hareketli bir sekretarya kurmak çok önemli fayda sağlayacaktır.

Teşekkürler

KUDÜS HABER

6 просмотров
 
Комментарии

Комментариев пока нет.
Будь первым - напиши свой комментарий.

Дневники
Дневники обновляются каждые 5 минут