Päevikud


tabutabi
44, Çankaya, Türgi

................GÖZ YAŞIM DEĞSE DÖŞÜME
Üşüyor yine tenim, halbuki
Yangınlardaydım varlığın yanımdayken
Şimdi donuyor tenimde bedenimde
Neden mi artık sen yoksun
Koşmak isterdim seninleyken
Haykırarak ne söylediğimin önemi yoktu
Çığlıklar atardım seninleyken.
Şimdi sessizliğin çığlıkları
Yorgun bırakıyor nefesimi..
Artık yoksun demekten yoruldum
Bıkmadan usanmadan kalbimin her soruşuna
Kaldıramıyorum..
Tüm dünyayı göğsünde taşıyan ben
Bir damla gözyaşım değse döşüme,,
Çöküyor beden dermansız kalıyor..
Bütün uçurtmaların ipini Salı verdim
Senin gibi ardına bakmadan
Süzüldüler gökyüzüne doğru,
Vasıfsız kaldım umudum kayıp,
Benliğim bensiz bedende sensiz kaldım
Ben mi kayboldum çıkmazlarda
Yoksa sen miydin beni iten kayboluşa
Suçlu aramıyorum artık üşüyorum
Donuk bedenim içimde seni…


13.04.2010
tabutabi
44, Çankaya, Türgi

Bu sabah yoklama almasındı hayat ve fark edilmesindi öldüğüm . Torpilli bir kaçamak ile erken göçebelik yaşıyordum sonsuzluğa.

Dilsiz çığlıklar bulunurdu iç ceplerimde, hiç ses çıkaramadığım lanetli anlardan topladığım. Hüsranım kadar gerçekti yanlışlarım ve yanlışlarım kadar kesindi yaşadıklarım.

Şimdi bir gösterinin tam ortasındayım. Kulağımda bir tını. Hangi notadan girilir ki ölümcül yalnızlığa? Hiddetlendi yüzümün serzenişleri. Artık başlamıştım (her ne kadar duyulmasa da ) içimin feryadlarına !

Bir peçeteye sığdırıldı haykırışlarım. Oysa ben hiç bilmediğim bir ezgiden başlamak isterdim isyanıma. Kimsenin anlayamayacağı bir replikten...

Siz hiç dilsiz şahitlerin yalan söylediğini gördünüz mü ? Ben çoğu kez rüyalarda rastlarım onlara. Zehir olan rüyalarda...

Öylesine bir durağın saçma…


tabutabi
44, Çankaya, Türgi

Yar uzat ellerini dokun son kez kanayan yüreğime…cnm acıyo yakıyo sensizlik,wuruyo günden güne hasretin… yokluğun tahammül edilmez oldu…gidiyorum bu şehirden, hatıraları, güzelliği, mutluluğu, wazgeçemediğin boğazı, tüm mawileri, güzelliğiyle herkezi büyüleyen bu koca şehri awuçlarına bırakıyorum döktüğüm son gözyaşımla birlikte….yoruldum artık kaçışlarından benimse seni kowalamalarımdan, oysa böyle çabuk böyle acizane bi şekilde bitmemeliydi uğruna ömrümü werdiğim bu sewda, yeşermeliydi…yeşertmeliydik…
İki yürek bi sewdaya sahip çıkamadık,yaraladık,kırdık ,ağlattık çok mu zordu yoksa kendi sewdamızı sahiplenmek ona biraz olsun emek wermek….
Bir zamanlar herkezin gıpta edip imrendiği bu güzel ilişkiye bu wahşeti nasıl hoş gördük…
Aklım almıyor... Söyle ‘’yar’’ biz bu ‘’CİNAYET’İ nasıl işledik???..…


tabutabi
44, Çankaya, Türgi


İnsan hakları beyannamesinde böyle bir hak yer almamıştır.
Hiçbir anayasada, hiçbir yasada "aşık olmak hakkı" diye bir haktan söz edilmemiştir.
İnsanlar köleliğe karşı başkaldırmış, özgürlük için canlarını bile ortaya koyarak mücadele etmişlerdir,
bu hak da insan haklarını belirleyen bütün metinlerde yer almıştır.
Seçme-seçilme hakkı, eğitim hakkı,
sağlık hakkı gibi nice hak böyledir.

Böyledir de "aşık olmak hakkı " neden hiç bir insan hakkı belgesinde yoktur?
Önemsizdir desek değildir, uğrunda mücadele edilmemiştir desek insanlar ayağa kalkar, nedendir bilmiyorum, kimsenin bildiğini de sanmıyorum.
Geçen gün bir kadın ahbabım uğramıştı.
Orta yaşlarda, kızını büyütüp evlendirmiş,
bu yaşların olgun güzelliğini hem yaşıyor,
hem de…


tabutabi
44, Çankaya, Türgi

Sağlığına bir tanem, dedi adam,
Sağlığına, dedi ve sokuldu kadın.
Güzel bir haziran akşamıydı.
Güneş denizde batmak üzereydi
Dalga seslerini hep sevdim, dedi kadın.
Güldü adam, biliyorum dedi.
Onun için buradayız…
Eşinin dudağına bir öpücük kondurdu kadın,
İyi ki varsın, dedi.
İyi ki varız dedi, adam.

Sessizliği bozdu kadın,
Hatırlıyor musun? Diye sordu.
Yıllar önce burada tanımıştım seni.
Evet, dedi adam.
İkimiz de hayatın başında gençlerdik.
Bir de şimdi bak bize, dedi ve gülümsedi.
Ne varmış halimizde, dedi kadın gülümseyerek
Daldı gözleri dalgalara…
Ela gözlerine vurulmuştum, dedi.
Ben de kara gözlerine, dedi adam.
Öyle güzel bakıyorlardı ki.

O gün anlamıştım senle yaşlanacağımı, dedi adam.
Ben de… Ama çok şey yaşadık, dedi kadın.
Buruk bir sesle…
Yapma bunu bir tanem, dedi adam.
Bak şimdi…


tabutabi
44, Çankaya, Türgi

Hangi şehir sığdırır şimdi bizi
açar bağrını?
hangi anahtar mühürlediğin nutkumu çözer?
pısırık bir vurgunsun aklıma inen
kafayı çekmeliyim bugün
ama hangi meyhane kucaklar ayyaş hayallerimi?

*hey babalık!
okkalı bir şey getir bana
yalan durağından geliyorum,efkârım büyük…

Bu kadar saf mıydım ben?
bu kadar kör?
pembe gördüm önümü,aptallık
ama aşk bu olsa gerek
algılarım tıkandı palavralarla
yoksa kanar mıydım ben?
güzeldi giden yollarım
kirletir miydim beyaz sokaklarımı yalanlarla?

*hey babalık!
okkalı bir şey getir bana
yalan durağından geliyorum,hayallerim dökük…

Bende kalan son beni de bu yalan aldı
son parçamı da son yalan götürdü
son yalancıma da helaldir hakkım
ki herşeyin sorumlusu benim
suçum büyük
kimseyi kendimden fazla sevmemeliydim
şimdi,
bu hatanın bedelini ödeme zamanı….

*hey babalık!
okkalı bir şey getir bana
yalan durağından…


tabutabi
44, Çankaya, Türgi

ve işte evim
ormanlar kokularıyla dolduruyorlar yine
arabayla taşındığı bu yerden
parçaladım yüreğimi ayna gibi geçip gitmek için içimden
işte yüksek pencere ve ağaç bedenlerini düşüren balta olandan
kalan kapılar
rüzgar kalaslara astı belki
derin ağırlığı kendisini unuttuğunda
dans ediyordu gece ağlarında
hıçkırarak uyanıyordu çocuk
anlatmıyorum mutsuz sözcüklerle söylüyorum
alacakaranlığı dilimliyor yine yapı iskeleleri
ve camlar ardında yağdanlığın alevi
bakmak içinde gökten yana
gece düşüyordu cam taçyapraklar olarak
fırtınaya götüren yolu izledin sen
ne istiyordun ne koyuyordun ölürken sık sık
sık sık
bütün nesneler çıkıyor büyük bir sessizliğe doğru
ve o güvertesinde eğilmiş umutsuzdu
acılı bir çiçeği tutuyordun
taçyaprakları arasında dönüyordu günler
yenik pilot papatyalar
yenik gölge terk etmiş karıştırıyordun
son sınırların metalini
orada bekliyordu saatin
yine de şafak yükseldi toprağın kadranları üzerinde
günler birdenbire tırmandılar yıllara
işte…


tabutabi
44, Çankaya, Türgi

Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Kalbim şimdi bir sokak çocuğu
Kelebekleri göç etti gönlümün
Issızlaştı hayat sanki
Sanki, sabahı eksik şiirlerimin.
Sanki, gecesi hep kanayan bir yara
Ve sanki, artık hep kanayacak...
Ağlanacak bir aşkın kıyısına vurduysa gözlerim
Çare yok, ağlayacak.
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Kapıları kendime ben açamadım
Ya da yanlış saatlerde bekledim gelmeni
Düşünüyorum da sen gideli ne çok yalnızım..
Sarmaşık aşkın sarısında kaldım, sarılamadım.
Savunamadım seni kimselere
Anlatamadım seni kimselere
Kimsesiz kaldım,
En çok da sensiz...
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben..
Sana uyumak,
Sana uyanmaktı hayat.
Sıratını geçtim…


tabutabi
44, Çankaya, Türgi

Nerden başlasam nasıl anlatsam
Belki de sözlerim boşluğunu kanatır
Bugün yeni bir gün açtım perdemi
Alnımda pencerenin buz gibi soğukluğu

Kırdığım aynalarda kan rengi sorular..

Ben gecelerin saçında seni ördüm
Birikmiş yalnızlığımdan sana öyküler sundum
Seç al birini nasılsa bir yazan var
Hepimiz bir başkasının öyküsünde tutsak

Kalbinin savaşında ben yanlış kahraman..

Yaşam bize sunulan tek kişilik bir oyun
Yarın kapı altından bırakılan mektup
Seç al birini bak yerimize düşünüyorlar
Hepimiz bir başkasının yalanına ortak

İnancın savaşında biz tutsak kahraman..

Murat ÇELİK.


tabutabi
44, Çankaya, Türgi


Kurbağalara bakmaktan geliyorum
Dedi Yakup, bunu kendine üç kere söyledi
Masalarda oturmuşlardı. Ben oradan geliyorum
Yazı makineleri, kağıt sesleri
Ben oradan geliyorum.

Önce bir kenarda durdum, hiç kimse beni çağırmadı
Sonra bir yer bulup oturdum. Hadi bir sigara iceyim dedim
Olmaz, dedi mubaşir kıliklı kurbağanın biri
Belli ki yeni tıraş olmuştu, bana yakasından bir kopça eksik gibi geldi
Öyleyse peki, dedim, ayağa kalktım, şöyle bir duvara dayandım
Bu kez de duvarlarda sanki duvarca bir sözdizimi
Olmaz ki, Yakup!
Peki Yakup ne yapsın, bu aklımdan bile geçmedi
Herkesin durduğu bir yere gittim. Ben Yakup
Ya onlar kimdi
Aralarına aldılar beni. Artık…


Päevikud
Päevikute uuendamine toimub iga 5 minuti tagant.